İnsan suretinde şehirlerimiz yok bugünkü günde. Çünkü iş yapan insanı kaybettik. Artık kendi kendine işleyen bir makinadır şehirler. Ve insan da o makinanın bir müstahzarıdır şimdi. Şehir suretinde insanı öldürdük ve makina suretinde bir şehir peydahladık.
İhtiyaçlarını karşılamak amacıyla bir şey yapmadan o şehirde yaşayan insanın, bir şey yapıyor zannettiren gaileleri ise sadece yiyedurmaktan ibaret.
Üstelik bu şehrin yeni sakinlerini “paylaşak hiçbir koz’a ihtiyacımız yok ki, otomatik payedilir ne çok nimetimiz var”, telkinlerine ve “yine de bu uysallığı garanti edesi” demokrasi memokrasi propagandasına gerek duyurmayan yeni sakinlerini daha bir tercih etmez miydi bu makine! Edemez.
“İnsani değerlerle terbiye” içinmiş gibi görünen ama aslında “insanı aksesuar derekesine” düşüren böylesi discurlar üretmek sadece insan denen mahlukun icat edeceği bir şeydir çünkü. Otomatik üleştiren bir makina var ise bir yerde eğer, demek ki “üleşmek” denen şey berhava olmuştur o yerde. Tam da o yerde, demokrasi denen şeyin bir başka mekanizma olduğu apaçık ortadadır.
Yaptığımız şeyleri teklif ettiğimiz ve aynı sıra bir şey yapan insanı takdim ettiğimiz yerdir şehir. Teklif ve takdimlerimiz yoksa şehir de yoktur. Teklif ve takdim ederlik müştereklerimiz çoğaldıkça şehir diye bir yerimiz olur. Sağaltık çoğaltmanın ve yoğunlaştırmanın sonucunda peydahlanan şey ise ancak bir mega makinadır. İkisi de şehir ama! Böyle mi tesviye edeceğiz?
Yazının tamamını okumak için tıklayın